29 Mayıs 2020 Cuma

Tarihsel ve mantıksal olarak tanrı ve ruh

Tanrı ve Ruh figürleri eni-konu değerlendirildiğinde, tarihsel olanla mantıksal olanın , absürdce birbirine karıştığı bir alan teşkil eder.

Mantıksal olan; bir objenin veya fenomenin tamamlanmış/olgun halinin ve bu olgun hal'e ait özelliklerin karşılıklı ilişkisi ve bağlılıklarının ifadesidir.

Tarihsel olan ise, o obje veya fenomenin gerçek oluşumu ve bu oluşum sırasında uğranılan gerçek (tarihi) durakların öyküsüdür.

Tarihsel olanla mantıksal olanın birlikteliği, ayrı bir yazı konusu olabilir. ( Tarihsel mahiyetin kendine özgü kırınımları ve herhangi bir momentte mantıksal ( yani tamamlanmış) olanla çelişki gösterebilen  sapmaları vs...) Tüm bunlar, meraklıları için, takip etmesi ve tartışılması keyifli konulardır.

Dini öğreti ise, bu birlikteliğe nasıl tecavüz edilebileceğini gözler önüne serebilmesi bakımından tam bir doruk noktasıdır.

Semavi dinlerin tanrı ve ruh anlayışlarının tarihselliğine inildiğinde, bugün için olgunlaşmış bir hal ve mantık içinde tasvir edilip sunulan bu iki kavramın (tanrı ve ruh) aslında hiç de anlatıldıkları gibi olmadığı ve mantıksal olanın tarihsel olanı  (yani asıl gerçeği) nasıl tahrif ettiği kolaylıkla izlenebilir.

Animizden Kenan diyarının lokalize tanrılarına ve ardından dinler tarihinin benzersiz tuhaflığı içinde beliren peygamber figürlerine kadar daha nerelere..



Bu anlamda en büyük ve benzersiz paranoya ise islamlık bünyesinde yaşanır;

Çünkü tarihsel olanla izdüşümleşmeyen bir mantıksalı savunma adına, bizzat tarihi belge ve bulguların tahrif edilmiş olduğu iddaasındadır.

Nam-ı diğer; montaj demiştir. (düpedüz kasıtlı montaj)

Hanı şu;  yauu işte tahrif edildiler anasını satiim.. bıngıldaklığı.

Ruh ilk başta kan ve sıvıydı.

Ve sonsuz sayıda nesne ve fenomenin herbirine tekil ve özel..

 Önce ruhlar genellendi, ardından her genellenen ruha bir yetkili..

Kralımsı bir figür.

Uzun lafın kısası; Tarihsel olarak irdelendiğinde bunların hepsi vardı ve herbiri kendi alanının uzmanıydı.

Elini uzatınca dokunacak kadar da yakındı. ( kartvizitleri bile vardı: put, totem, sembol, vs)

Zaten semavi dinlerin tanrılarının tek tanrı benim, diğerleri yalan diye yırtınıp durması bundandır. (Çünkü ortada fink atan, başka pek çok potansiyel aday vardır)

İşte bu "tek olan benim" diye yırtınan tanrılar" , aslında günaha ve günahkar insana filan değil, bütün bir insanlık tarihin bıraktığı mirasa savaş açmışlardır aslında.

Yani tarihsel olana..

Yani gerçekte yaşanmış ve uğranmış duraklara.

Museviler ve İseviler bu durumu: tanrı her tarihsel aşamada, insanlık kendi algısı ve birikimi içinde gelişirken, tanrıya ait yeni bir özelliği daha paylaşmıştır insanlıkla diye izah etmeye çalışırlar. (Eh işte, olduğu kadar..)



İsraoğullarının kıskanç ve katliamlarıyla övünen tanrısından, evrensel olana ve tüm insanlığa..

Sonra sevgi dolu İsa'ya ve tek olup her yeri dolduruşunun iç yapısına ve çalışma tarzına..

Tek ama nasıl mesela?

Baba oğul kutsal ruh işte. (please be kind and look at working mekanizma)

Ya islam?

Dedim ya islam benzersizdir.

Çünkü nedir?

Efenim bizzat tarihi belgelerin kendisi tahrif edilmiştir.

:)

Özet:

Günümüzde insanlığa sunulan tanrı modeli (yaratan, birer baz istasyonu statüsünde imal ettiği peygamberleri aracılığıyla sms'ler yollayan, yargılayan, imtehana tabi tutan), tarihsel süreç içinde belirli duraklardan geçerek olgunlaşmış* bir üründür (en azından bugünkü sunumu itibariyle)

Bütün semavi külliyat ve iddiaları ise, en az onbinlerce yıllık bir geçmiş içinde böyle olgun* bir tanrı hiç yaşamadığı halde,  tarihin gerçek duraklarının mantığa uydurulması çapozluğudur.

İşte bu durum,- ve tam da bu yüzden- hemen yukarda belirtildiği gibi; aslında bütün bir insanlık tarihi ve bu tarihin bıraktığı mirasa savaş açılmışlığıdır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder