1 Mayıs 2013 Çarşamba

Yarıçapın Etrafında; De Facto


Söz dizimleri, yay veya burgu benzeri nesnelerin esnekliğini çağrıştıran bir dil matematiği ve okuyucuya okuması için emanet edilmiş ama aslında emanetin doğru kelime olmadığı bir yer (boşluk)

-Öhm, bir sonraki cümleye geçmeden önce nerde saklandığını bilemeyeceğiniz ve belki başka cümleler arasında da bulup doldurmanız gereken boşluklar olabilir (1)

Bir tavsiye almam mümkün mü?

-Elbette.. Başkalarını ilgilendirmeyeceğini en baştan kabul edebileceğiniz bir içgörüyle başlayabilirsiniz örneğin..

(..Ki bu, yanlış bir kavşakta trafik lambasının sarısını sanki yıllardır aramızda yaşayıp bizleri tanımaya çalışan dünya dışı bir varlık gibi yorumlama ihtimalini bile içerir.)

Bir filmde görmüştüm, çok haklısınız..

-Yirmi yıldır bu gezegendesin, az daha ölüyorduk hala öğrenemedin mi hangi rengin ne demek olduğunu?

Öğrendim, Kırmızıda Dur, Yeşilde geç.

-Peki ya sarı?!

-Çok hızlı geç!

...Arada boşluk bıraktınız mı yine?

Bilmiyorum..

Ama hazır renklerden başlamışken... Yok yok.. o daha sonra.. daha başka birşey var önce.

Nedir?

-Şu "de"ler..

Hani şu ayrı yazılan ve eş zamanlı bir nesneyi diğer bir başka nesneyle aynı fiilin aktifine dahil eden "de" ler.. (2)

Aktif, inaktif, muhasebeci gibi konuşmanıza gerek yok, sadede gelin ve ne söylemek istediğinizi söyleyin lütfen? (3)

Bazen hiç kullanmasanız daha iyi, bütün matematiğini alt üst ediyorsunuz cümlenin....

Olabilir, ama en azından "renkli" değilim.

Renkli derken?

-Hayır, hayır.. trafik ışıklarından bahsetmiyorum bu kez.. Ama bilirsiniz işte, bir nesne ve bir renk.. (4)

Aaaa!

-Hiç sevmem naçizane, hatta bazen acırım..

Anlatılacak olanın olmadığı bir momentte, kalem sahibinin inatçı telaşıyla devirdiği köyleri hatırlatır bana.

?

Aslında devrilen köye üzülmem ama o köyü nereleriyle devirdikleri halk deyimlerinde sıkça kullanılır, wikipedi'de bulamayacağınızı düşündüğüm için ayrıca açmaya gerek görmediğim bir parentezin Janus'u andıran iki yüzü arasında izahat etme yolunu tercih etttim.. (yoksa, başına bir "ve" ekleyip "arasında"dan sonra kullansam daha mı iyi olurdu acaba ayrıca'yı?)

..Neyse, tavsiye ettiğiniz tuzağa düşmeyeceğim ve içgörüm!ün diğerlerini hiç ilgilendirmeyeceği kabulünden hareketle şimdilik bu konuyu kapatmakta bir sakınca görmüyorum (5)

Lakin bakın, hala hiç bir "renk" kullanmadım!

-Evet ama, nasıl değil?

-Mesela.. Turuncu bir kirpi, mor bir kavunu yedi... Yemeseydi, lavivert bir hançer  hüznümün sarısını delebilirdi!

Hmmm...

-Acıyorum gerçekten.. Gerek yok yani böyle şeylere...

Varsa da bi tane yeter.

Ahmet Arif'e (ya da Attila İlhan'a) mi geldi sanki konu?

Hayır, Uğur Işılak'a..

Anladım.. yine bir boşluk oluştu sanki, şu son cümleler arasında.

-İşiniz ne efenim, okuyucu olan sizsiniz: doldurun.

Teşekkür ederim.

EK 1: 29.03.2013 saat 23:31

Bir iki kelimeyi, cümlü içi dizilimi ve parantezlerin içiyle arayüzü arasındakileri up-date ettiydim az önce. (Farkedilmiş demiştim o zaman)

Öte yandan;

Sonsuz telefon trafiği ve medical cost kontrollü hasta dosyalarının aritmik sürekliliğiyle bölünen şu kesirli zaman ve zamane ziyaretler de olmasa.. Bir kaç paragrafa bir kaç dakikadan fazla bükülebilmek hoş olabilirdi belki, daha çok veya daha az.

Ama böylesi de değil çok kötü.

EK 2: 29.03.2013 saat 23:31 ve 45 saniye sonra:

Ve sanki yine yaptım.

O taş orda olmamış yerine rengi başka.. masanın önünden geçerken mutlu huzursuz bir başka çarpma.

Ve yerini değiştirdiklerimin sesini de ekleyebilmek isterdim ayrıca.

-Tıağçç!

:)

Siz de deneyebilirsiniz, başka örnekler üzerinde.

Deniyorum zaten.. üç adet bozuk parayı avucumun içine alıp dört beş santim yukarı doğru hafifçe fırlatıyor ve sonra seri bir hareketle havada tekrar yakalayıp sertçe kapatıyorum elimi... O an üç adet metal parça birbirine çarparak sönümleniyor veeee... bzzzrttt ile trapp! karışımı bir sesin  metalik versiyonu sayılabilecek bir ton çıkıyor...

-Nasıl bir kelimeyle ifade edebilirim bunu?

-İnan bilmiyorum, düşünmem lazım.

EK 3: 01.05.2013

1'den 5'e kadar numaralandırılmış, bazı cümleler?

Marsseh'in yazılarına okudukça, "bilinçsiz bir taklit" hissi uyandırdılar bende.

İtiraf etmeden geçmek istemedim.

Ve kaç adet tıağçç ettiğini sayamasam da... a l'ombre de rayon > de rayon du cercle > im Schatten des r >... vs, vs derken... Nihayetinde özür olarak "Um den r" yi ekliyorum.


Aslında yerböcek X için eklemek istemiştim ama, blogda yorumlara vidyo veya resim eklenemiyor maalesef.



4 yorum:

  1. o metalik ses benim imgemde sizinki kadar deneysel olmayan tesadüfi çarpışmalarda "ağlayan bir kadın, adam, çocuk, zebra, vs. dir. bir adım atarsınız birbirlerine değerler örneğin ceketinizin cebindedirler, bir adım daha, tekrar çarpışırlar, siz duyarsınız yani ceketin sahibi, bozuk paraları taşıyan. Pek kimsenin duymadığı, bir başkasının hiç ilgisini çekmeyen, kesik kesik, düşük perdeli ve çın çın bir ağlama sesidir"... "bilinçsiz bir taklit" ifadesi ile kendinize haksızlık etmeyin "esin" diyelim...tüm bir dünya edebiyatı esinler tarihidir. Kararlı belki sabit fikirli kahramanlarım bir diğerini -ki bu okuyucu da olabilir- nazikçe terslerler doğrudur:)

    YanıtlaSil
  2. Uzun cümleler kurarken kullandığınız kısa yollar karşısında şaşırmamak elde değil diyelim.

    Ee.. Siz sanatçısınız, benden olsa olsa köşe yazarı olur:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mahçup ediyorsunuz, teşekkür ederim. İyi köşe yazarları da lazım elbette. Ancak; edebiyat araştırmalarına, alıştırmalarına da devam edin dileriz.

      Sil
  3. Pek çok alanda (resim,müzik,yazı,tiyatro, vs..)üretim yatkınlığına/dürtüsüne sahip olup da bunlardan hiçbiriyle gerçek anlamda uğraşacak vakit ve eğitime sahip olmamak gıcık bir durum. Amatörce diyelim.. Özellikle yıllar ilerledikçe farkediyorsunuz.. Küçükken karikatürler, çizgi romanlar çizerdim. Tercüman Çocuk dergi'li yıllardı. (Ayrıca bir yazı haline getirmeyi düşünüyorum, imkan/ insan/cesaret benzeri.. çocuksu, basit bir dille) O zamanlar Semih Balcıoğlu'na karikatürler gönderirdik, dergide yayınlansın diye.. "Aman bu çizgini -çizgideki yalınlığı, sadeliği- kaybetme, ilerde çok ararsın" dediği olurdu ara sıra. O zaman anlamazdık ne demek istediğini.. Ama sonra bi güzel anlıyor insan tabi. Körelmeyi, eksilmeyi, ve hele ki yıllar boyu süren molaların ardından birgün yeniden çizmeye çalıştığında kağıtta beliren şeyi.. Neyse.. Daldan dala oldu yine.

    Lakin geçici bir hafıza kaybı yaşasam ve yakın belleğim silinse, özellikle 1 ve 5 no'lu cümlelerin sizin dışınızda birisi tarafından yazılmış olabileceğine kimse inandırmazdı beni:)

    YanıtlaSil