5 Mart 2014 Çarşamba

Eskilerden: 25.08.2012

İnsanlar realitenin anlamını kavramaya çalışırken, bilinçli(*) bir tarzda davranırlar.

Fakat bu bilinçlilik, insanların kesin ve belirli bir teoriye göre hareket ettikleri anlamına değil, bilgi'nin belirli bir toplamına göre faaliyet gösterdikleri anlamına gelir.

İnsanlık tarihinin başlangıçlarında, bu bilginin ulaştığı şekil: bölünmemiş günlük bilinç idi.

Bölünmemiş günlük bilincin günlük kısmı, iş alışkanlıklarının anlamının kavranması, aksiyon ve gözlem verilerinin amprik bir tarzda genelleştirilmesi, gelenek-görenek, sosyal oluşumların doğru veya fantastik yansımaları vs. den mütevellitti.

 
Yani bu bilinç, mantıklı ve süper uyumlu bir kavramlar sistemi meydana getirmediği gibi , realitenin  bilimsel bir yansısı filan da değildi.

Buna karşın bölünmemişti, çünkü günlük hayat içinde teori ve pratik o denli tam'laşmıştı ki (doğayla insan bilinci ve faaliyetinin dolaysızlığı) bugün teori dediğimiz şeyin ilk formları, tam da bu dolaysızlık içinde ve tam da bu dolaysızlıktan dolayı "gerçek hayattaki dil/gündelik dil" içinde, üstü örtülü bir pratik gibi yer buldular kendilerine.


Ta ki;

Kafa ve kol işçiliği birbirinden ayrılana.. yani iş bölümüne kadar.

Böylelikle Teori ve Pratik, ilk kez ve kısmen -ama en önemlisi istikrarlı bir devamlılıkla- birbirinden özelleşerek, farklı sosyal alanlara girdiler.


Tam'lıkları çatladı yani.

Aralarındaki karşılıklı bağımlılık ve karşılıklı etkileşim sürüp gitmekle birlikte, birbirlerinden nispeten ayrıştılar ve inkarın inkarının ilk adımını attılar.

Ve işte bu andan itibarendir ki;

Bilinç, dünyayla olan bağlarından kurtulabilmiş ve "saf" teori, ilahiyat, felsefe, etik vs. kurulmaya başlamıştır.




Ve yine aynı anda (ki bu daha kritik, pratik  ve sonuç);

Bilinç, kendisinin mevcut pratik'in kabulünden başka birşey olduğunu fiiilen hayal etme gücüne sahiptir artık.

 
Saygılarrr:)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder