Eh işte..
Marksist klasiklerin, (yenileri nasıldır bilmem, ama özellikle Marks ve Engels'in 1980 ve öncesi dönem) çevirilerinde sıkça başvurulan ve ilk gençlik yıllarımda yaptığım okumalarda beni hayli gülümseten "dumura uğramak/ uğratmak, iğdiş etmek/ edilmek, mündemiç olmak vs" gibi kelimelerin benzeri bir durum...
Dumur..
İğdiş..
Kim çevirdiyse, eski gülümseyişlerim adına bir teşekkürü borç bilirim öncelikle.
Lakin söz konusu kelime ve fiillerin öznesi olmak; başka birşeymiş meğer.
Hali hazırdaki durumum, maalesef bu.
Ses- Kayıt 1-2-3..
Ses -Kayıt..1-2..
Se-!
Se-h!
Öhm..
Sehsss..sehss..seh..se-h..
Montaj, Dublaj, Kolaj, İmaj, Lavaj, serklaj..
Bilimum kafiyeli kelime.
.
Yallah Fettah'a gelince;
Sayelerinde, yeni yetme günlükleri gibiyim sanki.
Kötü bir rüya olmalı..
Ama yine de konulu ha!
Abisi bakire olsun istiyor illa...
E bi de iyi olsun ama yatakta..
Yani aynı zamanda.
Sonra?
-Ohh, ooaauuhmmmm...
-Hmmşşhhh..
-Adnaaaan?
-Ney-hş vaaarrrr?
-Bi de şöyle bi denesek mi, hani ben üste geçip sen de yandan şaapsan filan?
Hoppalaaaaa!
Olmadı işte..
Tüh.
Çünkü o zaman, kusmukla gırtlak kesme arasında bir frekansta çıldırır ya, hem bakire hem atraksiyon peşinde koşanlar*;
-Sen nerden biliyon la bunları orrrossspuuu!
İki paralel köyün hikayesinden sonra.. Şimdi de bu.
Çanağına sıçtığımın embesilleri..
Oh be!
Sanki biraz rahatladım.
:)
(*) Suriye ve Süleyman Şah Bakireliği mesela.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder